Antalya Kültür Sanat:
15.10.2021 – 13.2.2022
Tevfik Fikret
Nâzım Hikmet Ran
Arif Dino
İlhan Berk
Oktay Rifat
Cemal Süreya
Metin Eloğlu
Engin Turgut
Turgay Kantürk
Oruç Aruoba
Zafer Şenocak
Sami Baydar
Lale Müldür
Hicran Aslan
Anita Sezgener
KATALOG METNINDEN ALINTI
20 Eylül 1988’de Abidin Dino’yla konuşurken konu bir şekilde şiir ve şairlere gelince “biliyor musun, şairler ressamlardan daha cesur” cümlesini kullanıp masasının üzerindeki kağıtları uzatmıştı. Bunlar Nâzım Hikmet’ın ona 1949’da Bursa Hapishanesi’nden dolaylı olarak[i] yolladığı mektuplardı.
Şaşırmıştım.
Güzel el yazısına harflerinin kıvrımlarına bakakaldığımı gören Abidin müthiş bir öğleden sonrası hediye etti bana. Not defterimi çıkardığımı görünce kendisine özgü esprisiyle “yaz bakalım, şairler neden resim yapar?” demiş ve başlamıştı anlatmaya. O kadar güzel, o kadar etkileyici anlatıyordu ki, saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadan akşam olmuştu. Benim sevdiğimi bildiği için yüksek sesle, biraz da Nâzım’ın söyleş tarzını, ellerini, kollarını taklit ederek, Nâzım’ın okuduğu satırlar kulağımda kaldı:
“bizim zanaatları düşünüyorum şiirciliği, resimciliği, çalgıcılığı filân
düşünüyorum ve anlıyorum ki
bir ulu ırmak akıyor insan eli ilk mağaraya ilk bizonu çizdiğinden
beri
sonra bütün çaylar yeni balıkları yeni su otları yeni tatlarıyla
dökülüyor onun içine ve kurumayan uçsuz bucaksız akan bir
odur.” [ii]
Nâzım’ın berbat bir hapishaneye bile nasıl ressam gözüyle baktığını gösteren cümleler, Van Gogh’un Theo’ya yazdıklarını andırıyordu. Abidin’in üstüne basarak söylediği gibi her kelime başka bir dünyaya açılıyordu. Ayrılma vakti geldiğinde, ağabeyi Arif’in bir kitabını imzalamış ve sıkı sıkı tembih etmişti: “Resim yapan şairlerin peşine düşmenin tam zamanı.”
Araya girenler, onun sergileri, benim sanat tarihi doktorası için Heidelberg’e gitmem nedeniyle Nâzım’ın mektuplarının kopyasını alamadım Abidin’den. Ama fillerin hafızasını andıran belleğiyle her görüşmemizde tekrardan sorardı: “Şairler Neden Resim Yapar?” O zamanlar bunun ne demek olduğunu anlayacak donanımım yoktu. değildim. Şimdi, aradan geçen otuz üç yıldan sonra, galiba Abidin’in ne demek istediğini daha iyi kavramaya başlıyorum. Onca işinin, uğraşısının arasında bana ayırdığı saatleri düşündüğümde hem duygulanıyor, hem de utanıyorum.
ŞAİRLER RESSAMLARDAN DAHA CESUR
Şairlerin neden resim yaptığının yanıtını aramakla geçen zamanın tortularından[iii] yola çıkarak hazırladığım bu serginin detaylarına girmeden önce Nâzım’ın 1949’da Abidin’e yazdığı mektuplardan bahsetmek istiyorum. Zamansız bir şekilde bu dünyaya gözlerini yuman Abidin’in ardından Güzin Dino bu mektupları çok uzun süre aramasına rağmen kapsamlı arşivinde bulamadı. Birkaç kere sorduktan sonra peşini bırakmıştım. Ama arkadaşım Turgut Çeviker’in Abidin’in kağıtları arasında bulup Abidin Dino Toplu Yazılar (1938-1994) Edebiyat Sanat Politika kitabında yayınladığı bir yazı var ki buna değinmeden edemiyeceğim. Abidin şunları yazmış bu mektuplar hakkında:
“Bursa Hapishanesi’nden yazılan, resimle ilgili küçük iki mektup, Nâzım’ın resme karşı gerçek sevgisini, giderek “tutkusunu” yansıtmak bakımından önemli. Nâzım’ın kimi resmi, profesyonel nice ressamın yapıtlarından daha güçlü bence. 1921’de, İnebolu’ya gidişinde yazdığı şiirler, kendi deyimi ile: şiir yolunda “peizaj” (manzara) denemeleridir.”[iv]
Şairler neden resim yapar sorusuna verilecek yanıtı aramak için 1988’de okumaya başladığım Nâzım’ın toplu eserlerinde resme dair o kadar çok açık ve saklı gönderme vardı ki, o zaman iki ayrı koldan ilerlemenin yararlı olacağını düşünmüştüm:
- Sadece ressamlar, resimler üzerine ilgili Nâzım şiirleri
- Çağrışımlara dayalı olarak resimsel öğeler taşıyan Nâzım şiirlerinden
yola çıkarak iki ayrı defter hazırlamak.
Gel zaman git zaman, Nâzım şiirlerini yazmaya başladığım defterlere, sırasıyla Arif Dino, Tevfik Fikret, İlhan Berk, Oktay Rifat, Orhan Veli, Cemal Süreya, Metin Eloğlu, Turgut Uyar’ın şiirlerini ekleyince kapsamlı bir arşiv oluşturdum. Tuhaf olan bu şairlerin tamamının aktif olarak resimle, çizgiyle, boyayla uğraşarak farklı çalışmalar ürettikleri gibi görsel sanatçılarla kurmuş oldukları diyalogla bir döneme damgasını vuran, güçlü, sanatsal ortaklıklara imza atmış olmalarıydı. Nâzım, Abidin ve Fikret Muâlla ile, Arif Dino Ferruh Başağa, Nuri İyem’le, Orhan Veli Bedri Rahmi, Fahrelnissa Zeid ile belirgin bir yakınlık kurmuşlardı. Hele gerçek sanat tutkunları Fikret Adil, Ahmet Hamdi Tanpınar yazınla resim, şiirle renkler-çizgiler arasında öylesine köktenci, farklı diyaloglar kurmuşlardı ki bunları fark ettikçe şaşırıyordum. Sırf bu nedenle eski dergileri karıştırmaya başladım. Karşıma çıkanlar beni heyecanlandırdı. Çünkü bu ilişkilerden, diyaloglardan yola çıkarak Modernizm’in ülkemizdeki serüvenini farklı bir şekilde anlatmak mümkündü.
[i] Hapiste olduğu zamanlarda bile sürekli baskı altında olan Nâzım Hikmet yakın dostlarına ancak el altından binbir zorlukla mektuplar, notlar iletebiliyordu.
[ii] Nâzım Hikmet, Bütün Şiirleri, YKY Yayınları, İstanbul 2016, 12. Baskı, s. 1761.
[iii] 2001’de Museum Folkwang’ta hazırladığım sergilere, 2015’de Borusan Contemporary’de başladığım ve bugün de devam eden projeler eklendi. Yaratıcı edebiyatın perspektifinden bir koleksiyona bakmayı hedefleyen bu sergilerde, sırasıyla Leylâ Erbil, Tezer Özlü, İlhan Berk, Tomris Uyar, Oktay Rifat, Metin Eloğlu, Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever’in yapıtlarının ışığında ilerledim.
[iv] Abidin Dino, Abidin Dino Toplu Yazılar (1938-1994) Edebiyat Sanat Politika, Derleyen ve Yayına Hazırlayan Turgut Çeviker, Everest Yayınları, İstanbul 2018, s. 496-497 (Genişletilmiş 3. Basım)